Perşembe, Aralık 24, 2009

fish&bird


They bought a round for the sailor
And they heard his tale
Of a world that was so far away
And a song that we'd never heard
A song of a little bird
That fell in love with a whale

He said, 'You cannot live in the ocean'
And she said to him
'You never can live in the sky'
But the ocean is filled with tears
And the sea turns into a mirror
There's a whale in the moon when it's clear
And a bird on the tide

Pazartesi, Aralık 21, 2009

Biri yaşamış-biri anlatmış,söylemiş- bana da resmetmek düştü...

Biri anlatmış;
 ...
"zaman bundan epey önce,
 taksideyiz
 ben, kendim bir de şoför
 taksime doğru yoldayız
 geçtiğimiz mevkii Tarlabaşı...
 hani eski, antika sokaklardan biri
 gözümün filtresine takıldı
 ismi şöyleydi, kim bilir hikayesi neydi ,



 geç kalmış Şermin'in yeri *
 bir pencere pervazı 
 ardında bir kadın 
 geç kalmış hayatı bekler
 söz vermiş saatler
 buluşmaz hep erteler
 umarsız bir öğle sonrası
 Şermin beklemekte
 kim  gelecekse
 zor, kaybolmuş bir hayatsa bu akan
 boş kalmış bir öykü
 geç kalmış bir kadın 
 ürkek aklı yüklü
 kadınlığı daha dündü
 belki zamansızlıktan
 ya da tek kalmışlıktan
 öyle yabancılaşmış
 unutmuş yaşamayı
 yola bakan yüzler dumanı bol güner
 geceleri bekler
 söz olup azalır dertler


 burası geç kalmış Şermin'in yeri * -jehan barbur-


 Sırası geldi, Şermin beni bekler,
 şimdiki zamanlardan hafta içinin bir gününde
 yine taksideyiz
 ben, kendim bir de şoför
 elimde hikayesi içinde bir laterna magica
 adres belli;
 tarlanın başı, antika sokağı,
 kırmızı kapısı ile Şermin'in yeri...


 girdim içeri sormak için Şermini 
 içersi loş
 masalar na-hoş 
 oyuncular; kadınlar
 seyirciler ; adamlar
 arkadan, mekanın ucunda bir ses;
 Şermin ; 
 -"burdayım güzelim, bir arzun mu var?"
 *"size şarkı yazdım."
-"ne o satıcan mı, bize şarkı yazan çok güzelim..." 
 fonda Ferdi Tayfur
*"yo hayır satmak değil amacım, sadece şarkınızı vermeye geldim..."


 şarkı masada,
 Şermin arkada
 ben takside


geç kalmış Şermin'in yeri aynada * * *  J.B.

Cuma, Aralık 11, 2009

22 Numaralı oda








merdivenleri gıcırdayan eski otelleri 
sevmişimdir hep,


çarpık pencereyi
ilk kez olarak açarsın 
ve aşağıdaki bulvardan ölümcül 

egzoz gazı dolar odaya
sen pencerede durup trafik sinyalinin değişmesini seyrederken:
kırmızı sarı yeşil
yeşil kırmızı sarı...


çökük şiltenin üzerine oturup 
o odada yaşamış 
ve şimdi muhtemelen ölü olan 
yığınla insanı düşünürsün 


bir cazibesi vardır ama yatakta oturup
önünde kirası ödenmiş tam bir hafta
ve cebinde 10 $ para
olduğunu düşünmenin.
bilip bileceğin güvence bundan ibarettir.


çok geçmeden kapı çalınır,
elinde neredeyse bitmiş
ucuz bir şişe şarapla
dişsiz bir ihtiyardır gelen
genellikle.


"buyur içeri gir" dersin.


seviyorum yeni odamı,
damlayan musluğu,
yaşlı misafirlerimi,
ve çok geçmeden bir daha çalınır kapı,
bir başka ihtiyar,
sonra yine çalınır,
bir kadın bu kez
elinde yarısı dolu bir vokta şişesi.


çok geçmeden herkes çene çalıp
sigara içerler,
biri radyo açar
ve bir süre sonra herkes
bağıra çağıra konuşmaktadır.


güzel bu 22 numaralı oda


daha sonra bir başına uyanırsın
boş şişeler, sessizlik,


o eski oteller
22 numaralı odada
birkaç gece hayatın tadını çıkarabildiğin sürece 
bir fırsat tanırdı insana...
CHRLS.BKWSK.

Salı, Kasım 17, 2009

Bukowski





yukarı, aşağı ve çepeçevre

bazen alınganlaşırım
nerede olduğumu bilemem,
birkaç adım tökezler, yitik hissederim
kendimi.

tanıdığım herkes benden daha
uzun daha zeki
daha müşfikmiş
gibi gelir bana,
ve daha az çirkin
elbette.

ama asla
uzun sürmez
bu ruh hali.

etrafıma sıkı bir
bakış atarım,
çepeçevre
sert bir bakış
ve aklım başıma
gelir...

















Cumartesi, Eylül 19, 2009

projection of my inspri.

Inspiration is kind a spark that fiels the body from finger to top. Unstoppable as lightning, But unfortunately it never comes so often, And when it comes, never lodges... lasts so brief...
but it is the fuel of life..

Pazartesi, Eylül 07, 2009

kıssadan hisse.cumaertesi muhabetleri

Cuma ertesi, ertesinin gecesi,
Eski dostlar meyhanesi,
muhabbet kerrranesi,
dünyayı kurtarsak,
kendimizi assak,
Onu sorgulasak, bunu eleştirsek,
ona yakıştırsak, buna yapıştırsak...
sak-sak-sak vıdı vıdı vıdı bıdı bıdı bıdı...
bu su hiç durur mu durmaz...
.
.
.
Bir heykeltraş varmış şahane heykeller yapan yetenekli ve orijinal
ama yaptıklarını beğenmeyip atan, kıran...
birgün, bir dostu bir fırsat yaratmış ve heykelleri bir sergide ortam bulmuş , nefes almış,
hayatta kalmış...
Kalmış ve çok beğenilmiş, beğenilmiş ve yeni heykellere gün doğmuş..
O yine gitmiş atölyesine, taburesine, çamuru karşına,
ve yine başlamış yapmaya, ve yine yapıp ardından kırmaya,
değişen hiçbirşey olmamış,
geri dönüp baktığındaysa kırık parçalar ...
.
.
.
Hep sak-saklarla, hep vıdıvıdı, bıdıdbıdılarla nereye gider bu gemi,
hissem ise bir heykelim olmalı her ne sak yada vıdı yada bıdıysa düşündüğüm , dediğim...
herkesin alametifarikası eşittir heykeli....

Perşembe, Eylül 03, 2009

nokta

heyecanlanmak,
hissetmek,
keyiflenmek,
tanımak,
tanımaya çalışmak,
farkında olmak,
çabalamak,
aslında itelemek, bulanık görmek, netleştirmek, hapsetmek, çıkarmak, Ama mükellef olmamak!!!! (.)

Salı, Ağustos 25, 2009

tatil müsveddesi

Aylardan ağustos, son haftadan bi evvel...
lakin haletiruhiye eylül sonu ekim başı,
Hava latifeli,
gündüzü tatlı sıcak , gecesi tatlı serin...
eller, ayaklar erken çekilmiş kuytusuna,
Tenhalık var etrafta
sebebiyeti belli
3 aylardan...
ramadandan...
herkes sofu, herkes niyetinde
Bense bu kısa tatil müsveddesinde
keyfi yerinde;
Haletiruhiye ise şöyle;
çam kokusu.
cırcır böcüğü.
deniz çıpırtısı.
şezlong uykusu.
deniz yatağı.
rüzgar esintisi.
leyla kahkası.
yanak ısırığı.
akşam güneşi,
günün en güzel dilimi.
yeşilin sesi.
balıkçı kedisi.
köy kahvesi.
kahvenin delisi.
peşi sıra köpeği.
öglen birası.
patitesin kızartması.
ahtapotun ızgarası.
şahinin arabası.
sıteyşın vagonu.
virajlı yolları.
civar köyleri.
söğütü.
turgutu.
selimiyesi.
deniz kelebeği.
yelkenli teknesi.
yol üstü durağı.
patlıcanlı pidesi, yanına demli çayı.
Akşama duble rakı.
dostu balık.
adı levrek
ızgarası nefis.
sohbeti leziz.
terennüm eden her kimse.
hepsi birbirinden şahane.
beraberimde olmayanlara
rakı kadehinde şerefe...
Haftanın sonuna iliştirdim
1kaç güzel imge,
beraberimde getirdim şehre,
belki faydası olur diye...

Cuma, Ağustos 07, 2009

yağmur-ertesi

Güne yağmurla uyandım, Hoşuma gitmedi dersem yalan olur, Beklenmeyenin her zaman bir farklı bir lezzeti oluyor... Hava bir başka oldu yağmur ertesi, sanki biri gözümün auto-contrast ı ile oynadı, renkler olgunlaşıp, doydu...En beteri bile güzel gözüktü... yoksa ben mi güne öyle mi başlamak istedim, "like a photographer lives with a polarize filtre" Vapurla sefası üstüne, beton sıkıntısı yaşadım...Şaplak ... Gerçi alışamadın mı deseler bu hale, alıştım derim ama matrak... Aynı yolları takiben vardım, çalışma masama, bilgisayar başına, ekran karşıma... Harala, gürele, akıl devrile devrile, Az kaldı, biraz sonra... çıkacağım sokağa, ineceğim şehre, karışacağım hengameye, yine ve yine Kontrastlık mı hani nerede, Gitmiş tamamen sabahki imge.. Bense biraz mutlu, biraz mutsuz, biraz tatlı, biraz tatsız biraz içi fingir, biraz dışı, biraz onla, biraz onsuz, biraz huzur, biraz muzur... kaldırım serçesi filminden bir couplet dinlerken..

Salı, Ağustos 04, 2009

Explotions in The sky havası

Grooveshark - explosions in The sky, First breath after coma ...! Uyumuna diyecek yok...! bu şarkıyı camları açık bir arabada, ne şehir gürültüsü, ne hüsnü kuruntusu, etraf safi huzurken, yolda giderken hani rüzgar da eserken... dinleyeceksin... Yada dilemma; şehrin göbeğinde, rutinin içinde, kulaklıklar kulağında , ses sonsuz açık, sen sonsuz içinde, belki yine yolda, dolmuşta, arabada, durmadığın bir halde, çevre etrafından çılgınca akıp gidercesine, Bilmem öyle işte... her iki halde de gider bu şarkı...

Salı, Temmuz 21, 2009

bi düzine kalem-iz-

Bir kalem, iki kalem, üç kalem,...
Bir kalem olsam hangisi olurdum acaba,
Tükenmezi, kurşunu, mürekkeplisi, keçelisi, renklisi,
Uçlusu, uçsuzu, çıt kırılanı, ahşabı, metali, uzunu ,incesi, nicesi ....
Hepsinin de kağıt üzerinede bıraktığı iz apayrı...
O kadar çok çeşit var ki,
Aynı biz gibi yada biz aynı kalemler gibi...

Cuma, Temmuz 17, 2009

Always look on the bright side of life

Ben bunu kendim hariç herkes için yapabiliyorum-kendim içinse melankoliyi iyi beceriyorum...
kendime kadar da olsa, çaktırmadan da olsa...
iki adım ileri , bir adım geri yada bir adım ileri iki adım geri...----/..../------/....
İnsanın kendi kendinden yap-boz yaptığı olur mu hiç...
Olurmuş, herkesin bir yap-bozu varmış,
Herkesinki de birbirinden farklı, renkli, zorlu, içli, dışlı, dişli, nişliymiş...
Herkesin nişinde başka, başka dünyalar, rüyalar...
Akla sır erdirmek de neymiş....
gelen bi görmüş, giden bin görmüş, yenilere yer açmış,
yeniler de nişleri karıştırmaya başlamış...
Fark etmeye başlamış, yada fark etmeye başlamak lazımmış, fark etmeden olmazmış..
"life is a journey not a destination" sözünü seviyorum...
Vardığın noktanın kendisi değil, varış sürecini nasıl geçirdiğin önemli...
yolculugunun tadını çıkatmak yani...
ve de;
-try to look on the bright side of life-

Çarşamba, Temmuz 15, 2009

açık-şaçık mutfak

Sıkılmıştı... Yetmiyordu, yetinmiyordu. gerçi kim yetiniyordu ki zaten... Ne çevresindekilerden, ne yaptığı işten, ne tasarladıklarından, ne zamandan, ne ortamdan, ne havadan, ne sudan, ne de kendinden memnundu... Aklı bir türlü sakin durmuyor, ikircikli satır aralarında geziniyordu. Bu haletiruhiyeler içerisinde sokağa attı kendini, kafasındakilerle birlikte yürüdü, durdu... Restart yada refresh ! Taze hareketler; taze fikirler, atışmalar, çarpışmalar, çarpışmaların izdüşümleri, bu iz düşümlerin parmak izleri, her izin kendine özgünlüğü, ve kendine özgün bu parmak izlerinin hepsinin bir yerde toplanması...Açık bir mutfakta sanki- sosyalliğin ve kollektifliğin bir arada olabildiği .. Açık mutfak: aklına düşeni tasarla, tasarladığını kağıda düşür, düşürdüğünü paylaş...ortak aş.! GiBi BiR ŞeY

birkaç birsey yazıcam...

İlk adımı attım, yazmaya basladım. Lakin ben yazmaktan değil daha çok çizmekten anlarım. Kendimi, seni, onu, bunu, kedimi, evimi, çizerek daha kolay ifade ederim... Bir çizik atsam kağıda, 3 satır eder... Ama olsun, hem 1 çizik atar, hem de 3 satır yazarım, kendimce keyiflenirim...